|
Zonguldak'ın turizmi
İl sınırları içinde bulunan en önemli antik kentler Ereğli (Herakleia Pontike) ve Filyos (Teion)'dur. MÖ VI. yüzyılda Frig soyundan gelen Marian dinlerce kurulan ve önemli bir ticari iskele (emperion) durumunda olan Ereğli adını mitolojinin ünlü kahramanı Herkül'den (Herakles) almıştır. Kent Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde de önemini korumuştur. Cehennem ağzı Mağaraları'nın bulunduğu Acheron Vadisi Ören yeri başta olmak üzere, Hellen, Roma, Bizans ve Osmanlılar döneminin ürünleri olan sur kalıntıları, Ereğli kalesi, Herakles (Herkül) sarayı, Çeştepe fener kulesi, Bizans su sarnıcı, Krispos anıt mezarı, Bizans kilisesi, Ayasofya Kilisesi ve Halil Paşa Konağı yörenin önemli tarihsel kalıntılarıdır. İlin diğer antik kenti durumundaki Filyos ise antik dönemde Teion (ya da Tion) olarak bilinmektedir. Yöredeki kalıntılar, Roma, Bizans ve Ceneviz dönemi izlerini taşır. Antik liman, kale, su kemerleri, açık hava tiyatrosu ve kilise kalıntıları bu dönemlerden kalmıştır.
Plajlar: 80 km'lik kıyı şeridi boyunca çok sayıda doğal plaj ve kumsal bulunmaktadır. Doğu yönünden itibaren Sazköy, Filyos, Türkali, Göbü, Hisararkası, Uzunkum, Kapuz, Karakum, Değirmenağzı, Ilıksu, Kireçlik, Armutçuk, Karadeniz Ereğli, Mevreke, Alaplı ve Kocaman mevkiileri yaz boyunca yöre halkının akın ettiği kumsallardır.
TURİZM
Ülke ekonomisinin en dinamik sektörlerinden biri olan turizm, son yıllarda ilimizde de önemli bir gelişme çizgisi yakalamış, gerek özel, gerekse kamu girişimleriyle kayda değer bir istihdam ve hizmet alanı durumuna gelmiştir.
İlimizin iklim koşulları, deniz kum-güneş üçgenine dayalı seçeneğe uzun süreli fırsat tanımamakta; ancak il coğrafyasının önemli kısmını oluşturan ormanlık alanlar, yaylalar, mağaralar ve su- yeşil kombinasyonun oluşturduğu doğal güzellikler Zonguldak’ı doğa severlerin gözünde önemli bir çekim odağı kılmakta ve bu nedenle ilin turizm alanındaki geleceğe yönelik tüm planlamaları bu çerçevede düşünülmektedir.
Bu amaçla İl Turizm Müdürlüğü’ nce 1994 yılında başlatılan projelerden Gökgöl Mağarası Turizm Amaçlı Kullanım Projesi ile bir kültür turizmi projesi (İnanç Turizmi) olan Cehennemağzı Mağarası ilin hizmete sunulan ilk turizm destinasyonlarıdır.
Ayrıca Zonguldak Valiliği İl Özel İdaresince Bakacakkadı Beldesi’ nde yaptırılan ve 2001 yılında hizmete açılan 100. Yıl Atatürk Hizmet Köyü sağladığı olanaklar (Konaklama, yemek, eğlence, spor) ve sunduğu hizmetler açısından bu konudaki gereksinimleri karşılayan önemli bir trizm yatırımıdır.
DOĞAL GÜZELLİKLER
Zonguldak, doğal güzellikler açısından oldukça zengin bir ildir. Karadeniz kıyısı boyunca uzanan koyları, kumsalları, herbiri ayrı bir doğa harikası olan mağaraları, dört mevsim yeşil kalabilen bitki örtüsü ve orman içidinlenme alanları, turizm anlamında değerlendirilebilecek doğal kaynaklardır. Doğuda Sazköy’den, batıa Akçakoca’ ya kadar uzanan 80 kilometrelik kıyı şeridinde yer alan, pek çok doğal plaj ve kumsal yöre halkının yaz aylarında günübirlik kullandığı belli başlı mekanlardır.
Bunlardan Filyos, Türkali, Göbü, Kapuz, Değirmenağzı, Ilıksu, Erdemir, Ereğli Belediye, Alaplı Belediye, Askeri Plaj ve Kocaman kıyıları "Mavi Bayrak Projesi" kapsamında izlenmektedir.
Zonguldak ve Kdz. Ereğli limanları endüstriyel ve ticari amaca yöneliktir. Zonguldak limanından Ukrayna’ nın Skadovsk, Evpatoria, Rusya’ nın Novorossky limanlarına ro-ro taşımacılığı yapılmaktadır.
TARİHİ ve TURİSTİK YERLER
BÖLÜKLÜ YAYLA -
GÜMELİ / ALAPLI
İl topraklarının yarıdan fazlasını kaplayan yeşil doku, iğne ve yayvan yapraklı ağaçlarla çok çeşitli ormanaltı bitki örtüsünden oluşmuştur.Yaz aylarında piknik yeri olarak kullanılan bu alanlar trekking, foto safari, olta balıkçılığı, av ve yaban hayatı gibi aktivitelere yanıt verebilecek potansiyel zenginliktedir. Ulutan, Göldağı, Beycuma Yayla, Bostandüzü, 100. Yıl, Milli Egemenlik, Kocaman mevkilerindeki orman içi dinlenme yerlerinde su, wc, oturma grupları, telefon gibi, alt hizmetler sunulmakta, alışversiş, yeme - içme gibi gereksinimler karşılanmaktadır. Sonbaharda bir renk zenginliğine bürünen bu alanda alt hizmet üniteleri ile birlikte, çadırlı kamp sahası, altı adet dağ evi, alabalık ve geyik üretme sahaları bulunmakta, göllerde olta balıkçılığı yapılmaktadır.
İlin en yüksek tepesi olan Bacaklı Yayla (1637 m) eteğindeki Bölüklü Yayla, yayla evleri, yaşayan yaylacılık geleneği ve zengin bitki örtüsüyle yayla turizmine aday bir doğal ortamdır.
Zonguldak merkezde Harmankaya ve Değirmenağzı, Kdz. Ereğli’ de Güneşli yörelerindeki şelale ve trekking alanları doğa turizmi anlamında değerlendirilen uygun mekanlardır.
Göller
İl sınırları içinde doğal göl bulunmamaktadır. Merkezde Ulutan araj Gölü (114 ha), Kdz. Ereğli’ de Kızılcapınar Baraj Gölü (240 ha) ve Gülüç Baraj Gölü (127 ha), Çatalağzı beldesinde bulunan Dereköy Göltei (20 ha) içme suyu yada sanayi amaçlı yapay göllerdir. Bu göllerin çevresi yöre halkınca günübirlik dinlenme alanları olarak kullanılmaktadır.
Gökgöl Mağarası : Zonguldak-Ankara karayolu üzerinde Zonguldak’a 3 km uzaklıktadır. 3250 metre uzunluğuyla yurdumuzun beşinci uzun mağarasıdır. Fosil kısmı, diri mağara ve yarı aktif yan kollar olmak üzere üç bölümden oluşan mağara; akarsuyu, gölü, galerileri, sarkıt, dikit, travertenleri ve milyonlarca yıllık mercan fosilleriyle gerçek bir doğa harikasıdır. Tarihçi Heradot’un "Mısır Nil’in armağanıdır" sözünü; speologlar, "Gökgöl Mağarası doğanın Zonguldak’a armağınıdır." Biçiminde değiştirerek bu mağaranın farklı oluşumlar içerdiğini vurgularlar.
Sofular Mağarası : Eski Zonguldak Çaycuma karayolu üzerinde Sapça Köyü Sofular vadisindedir. Toplam uzunluğu 1500 metre olan mağarada; tavan yüksekliği, muhteşem salonu ve salondaki ters avize biçimindeki oluşumları, sarkıt, dikit ve travertenlerin sunduğu manzara görülmeye değer yeraltı güzelliklerindendir.
İnağzı Mağarası : Zonguldak Kilimli karayolu ve demiryolu üzerinde İnağzı Mahallesindedir. Toplam uzunluğu 1.400 metre olan İnağzı Mağarası, prehistorik özellikler de taşımaktadır. İlk 60-70 metresinde geniş bir galeri oluşturan mağaradaki oluşumlar masallardaki fildişi saraylarını anımsatır. Zonguldak-Kilimli karayolu üzerindedir. İnağzı Mahallesi’nde sahilden Zonguldak’a giden demiryolu tünelinin sol tarafındadır. Prehistorik mağaralardandır. Ölçülen uzunluğu 600 m, tahmini toplam uzunluğu 1400 m’dir. 60 - 70 m’den sonra alçak ve dar geçitlerle süren mağaranın 600. m’sinde dalım kesimi vardır. Yaklaşık 1 m yüksekliğinde olan sifon az bir suyla dolmaktadır. Bir çok su gelişleriyle mağara son bulur.
Çayırköy Mağarası : Eski Zonguldak Çaycuma Karayolu üzerinde Çayır Köyü mevkiindedir.1300 metre uzunluğundaki mağara, botla gezilebilecek kadar geniş alanları olan bir yeraltı nehrine sahiptir. Nehrin mağara ağzında oluşturduğu göllenmelerde alabalık bulunmaktadır. Geçmişte (M.Ö. 1200 yılları) mağaradan çıkan suyun kanallarla Hisarönü’ne aktarıldığını kanıtlayan tarihi su yolu antik Tion (Hisarönü) şehri uygarlığının bir mirasıdır.
Cumayanı Mağarası : Merkez Çatalağı bucağı Cumayanı Mahallesindedir.1085 metre uzunluğunda olan mağaranın biri kuru, diğeri sulu olmak üzere iki ağzı vardır. Geniş bir alana yayılan travertenler, dev sarkıtlar ve yeraltı deresinin oluşturduğu göllenmeler, kumsallar mağaraya özgün bir kimlik kazandıran jeolojik, jeomorfolojik oluşumlardır.
Ilıksu Mağarası : Zonguldak-Kdz.Ereğli karayolu üzerinde Ilıksu mevkiindedir. 800 metre uzunluğunda aktif bir mağaradır. Çok dar ve su çıkan bir ağzı olan Ilıksu Mağarasında sifondan sonra gelen salonu oldukça büyüktür. Geniş bir alana yayılan travertenleri Ilıksu Mağarasına ayrı bir güzellik kazandırmıştır.
Erçek Mağarası : Zonguldak-Ankara karayolu üzerinde Erçek Mahallesindedir. Mağaraya çok rahat, az meyilli kuyu inişi ile girilir. Kuyunun sonunda sağa ve sola iki galeri ayrılır. İlerlemenin zorlukla yapıldığı sol kolda 4-5 metrelik bir sifondan sonra mağaradaki tüm oluşumların yer aldığı salon gelir.
İncivezaltı Mağarası : Alaplı İlçesi sınırlarında yer alan İncivez Mağarası’nda bugüne kadar araştırma yapılmadığı için eldeki bilgiler yetersizdir.
Cehennemağzı Mağaraları : Kdz.Ereğli’nin eskiden Ayazma olarak bilinen İnönü Mahallesindedir. Batılı kaynaklarda Akheron (Acheron) Mağaraları olarak geçen, mitolojide yeraltı tanrısı Lades’in ülkesine açılan yollardan biri olan Cehennemağzı Mağaraları üç mağaradan oluşmuştur.
Birinci Mağara (Kilise Mağarası) : 18 metrelik bir ağzı 3-4 metre yüksekliği olan büyük bir salondan oluşur. Mağaranın tabanında 5 metrelik bir zemin mozayiği duvarlarda kandil yuvaları (niş) bulunmaktadır. Hristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde ilk hristiyanların gizli ibadet yaptıkları bu İnanç Turizmi anlamında değerlendirilebilecek özellikler taşımaktadır.
İkinci Mağara : Birinci mağaranın 80-100 m kuzeydoğusunda bulunan mağara günümüzde Kocayusuf Mağarası olarak bilinir. Dar, merdivenli ama kolay bir girişten yaklaşık 7 metre yüksekliği olan bir salonuna geçilir. Salonun önemli bir kısmı gözle kaplıdır. Söylentiye göre göl, Amasra’da bulunan bir yeraltı suyuyla bağlantılıdır. Yarı tanrı Herkül Hades’in ülkesini bekleyen canavar Kerberus’u bu mağarada zincire vurmuştur.
Üçüncü Mağara : Birinci mağaranın 100 metre ilerisinde, yol kenarında bulunan bu mağarada iki salon; salonun sonunda derinliği bilinmeyen bir göl bulunmaktadır
Mencilis Mağarası
Mağara Sofular İlçesi’ nin Bağlar semtinden yürüyerek (dağ-patika yürüyüşüyle) 2 saat çeker. Mağaranın bilinen iki girişi ve yeraltı suyunun çıktığı çıkış ağzı vardır. Buradan mağaraya Girilemez. Mağaraya girilen ağızda eski örme duvarlar vardır. Buradaki odalardan dar bir geçişle mağaraya geçilir. Mağaranın ilk 1000 m’lik kısmı fosil mağaradır. Bu kısımda 5 m, 7 m ve 12 m’lik 3 dik iniş vardır (Merdiven gerekir). Bu bölüme yukarıdan bir ağız bağlanır. Fosil mağaranın bitiminden sonraki kısım tamamen aktiftir, yeraltı deresi vardır. Suyun geliş yönünde bir göl vardır ve sonunda travertenlerin üstünden akan şelale çok güzeldir.
Çağlayanlar
Merkezi Kokaksu Mevkiinde bulunan Harmankaya, Kozlu Beldesinde Değirmenağzı ve Kdz. Ereğli’ de Güneşli Kayalıdere Şelaleri ilin en önemli çağlayanları olup, trekking ve piknik amaçlı olarak kullanılmaktadır
Ilıksu Kaplıcası : Zonguldak-Kdz.Ereğli karayolu üzerinde ve Kozlu beldesine bağlı Aşağıçayır Köyü sınırları içindedir. Kaplıcanın su debisi 10 lt/sn, sıcaklığı ise 27 derecedir. Termal su içme tarzında kullanıldığında, mide, bağırsak ve karaciğer safra yolları üzerinde, dış uygulamada ise (banyo tarzında) içerdiği radyoaktif elemanlar sayesinde ağrılı sendromlarda olumlu etkisi görülmektedir. Ilıksu Kaplıcası, İl Özel İdaresi tarafından yatırım programına alınmış olup, şu anda kaplıca üzerinde ya da çevresinde herhangi bir tesis bulunmamaktadır.
Yayla Turizmi
Zonguldak’ ın en yüksek tepesi olan Alaplı Bacaklı Yayla (1637 m) varolan, yaşayan yayla geleneği veyayla evleriyle "yayla turizmine", yaklaşık 2-3 ay kar altında kalmasıyla "kış turizmine" aday bir doğal ortamdır. Hamamlar, Taşköprü, Tokatlıköprü ve İnceköprü
Köprülü Camii: Zonguldak çarşı içindeki cami, 1661’de Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Moloz taştan olan cami kare planlıdır. Son cemaat yeri 5 bölümlüdür, minaresi tek şerefelidir. Sekizgen kasnağa oturan kubbesi kiremitle örtülüdür. Ağaç minberi geometrik motiflerle süslüdür. İçi sonradan yapılmış bazı kalem işi bezemelerle süslenmiştir.
İzzet Mehmet Paşa Mevkii: İzzet Mehmet Paşa Mahallesi’nde ve çarşı ortasındaki cami, 17962’da Sadrazam Safranbolulu İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan kare bir gövde üzerine inşa edilen caminin tek şerefeli minaresi çok köşelidir. İçi renkli kalem işleriyle süslü kubbesi kurşun kaplıdır.
Asmazlar Konağı: Fıkıyeli havuzu ve değişik mimarisiyle ilgi çeken Asmazlar Konağı, Türkiye Turing Otomobil Kurumu tarafından tarihi özellikleri bozulmadan otele dönüştürülmüştür.
Uzun Mehmet Anıtı ve Parkı: Zonguldak ilinin merkezinin batısındaki bir tepe üzerinde yer alan anıt, 1829’da ilk defa kömürü bulan Uzun Mehmet’in anısına dikilmiştir. Anıtın çevresindeki Uzun Mehmet Parkı’ndan Zonguldak’ın görünümü çok güzeldir.
Halil Paşa Konağı: Ereğli’de denize hakim bir tepede inşa edilmiştir. Sütun ve mermerleri işlenmiş olan binanın ahşap işçiliği ilgi çekmektedir.
Cinci Hanı: 17. yy başlarında Safranbolulu Hüseyin Efendi (Cinci Hoca) tarafından kervansaray olarak yaptırılmıştır. 1611 yıkında ise yine aynı kişi tarafından Cinci Hamamı yaptırılmıştır.
Hasan Paşa Türbesi: Safranbolu’nun doğusunda, kente hakim Musalla denilen bir tepe üzerinde yer alır. Kapısının üzerindeki yazıtlardan Abdülhamit I tarafından Safranbolu’ya gönderilen ve 1845’te ölen Koca Recep Paşa’nın oğlu, eski Köstendil kaymakamı Hasan Paşa için yapıldığı anlaşılmaktadır
İçmeler ve Kaplıcalar
Kozlu (Aşağıçayır) Kaplıcası: Kozlu yakınlarındaki Ilıksu Mahallesi’nde bulunan kaplıcanın suları, acı, bikarbonatlı, toprak alkalin, radyoaktif ve ılıktır. Mide, bağırsak, karaciğer, safrakesesi hastalıkları üzerinde olumlu etkiler yapar. Ağrı giderici özelliği de vardır.
Bostanbükü İçmesi: Safranbolu ilçesindeki içme; mide, bağırsak ve karaciğer hastalıkları üzerinde iyileştirici etkiler gösterir.
Karaçayır Kaplıcası: Merkez ilçeye bağlı Kozlu bucağındadır. Alkalin ve toprak alkalin olan sular, romatizmal hastalıkların tedavisinde etkilidir.
Karaçayır Kaplıcası: Çaycuma ilçesinin Saltukova bucağındaki sular, romatizma ve deri hastalıkları üzerinde olumlu etki yapar.
Piknik yerleri: İl topraklarinin yaridan fazlasinin ormanlarla kapli olmasi nedeniyle, yöredeki dinlenme gereksiniminin önemli bir bölümü ormaniçi dinlenme alanlarinda karsilanmaktadir. Ulutan baraji çevresi, Göldagi, Yayla mevkii, 100. Yil Parki (Merkez), Bostandüzü, Milli Egemenlik Parkı (Devrek) ve Kocaman (Alapli) gibi asgari altyapi tesislerine sahip alanlarin yanisira, halkin günübirlik dinlenme gereksinimini gideren, ancak herhangi bir tesise sahip olamayan çok sayida piknik ve mesire alani bulunmaktadir. İlimizin en yüksek noktasi durumundaki Bacakliyayla (Alapli/Gümeli), halen yaylacilik geleneginin sürdürüldügü önemli bir günübirlik dinlenme alanidir.
Av Turizmi : İlimiz av ve yaban hayatı anlamında da çeşitlilik ve zenginlik göstermektedir. Özellikle Merkez, Devrek, Gökçebey ve Kdz.Ereğli civarında bulunan orman alanlarında ayı, domuz kurt, tilki, porsuk- çakal- dağ keçisi, sincap, karaca, tavşan, gibi yaban hayvanları ve yaban ördeği, yaban güvercini, çulluk, bakal gibi kuş türleri avlanmaktadır. Akarsularda sazan, alabalık, karabalık ve mercan, denizde ise istavrit, hamsi, mezgit, palamut, barbunya gibi balıklar avlanmaktadır. Yaban hayatına yönelik avlanma daha çok hobi ya da boş zaman faaliyeti olarak yapılmakta iken, denizlerde yapılan avlanma ise ticari amaçlı olarak gerçekleştirilmektedir
a) Acheron Vadisi Ören Yeri
Cehennemağzı Mağaralarının bulunduğu yöredir. Yörede dikkati çeken kalıntılar ilk hıristiyanların ibadethane olarak kullandığı mağaradır.
b) Sur Kalıntıları
Hellenistik döneme ait olan sur parçalarında çok sert, gri, renkli kireçtaşından iri ve kalın blok taşları kullanılmıştır. Bu taş bloklar yan yana ve harçsız yerleştirilerek, aradaki küçük taşbloklar yatay hatlarıyla desteklenmiştir.
c) Kdz.Ereğli Kalesi
Kdz.Ereğli’nin kent surlarının çevrelediği tepede bulunmaktadır. Bizans Dönemi’nde XIII. Yüzyıl başlarında yapılan kale ve çevre duvarları vardır.
d) Herakles (Herkül) Sarayı
İri kesme taş bloklarla ve özenli bir işçilikle inşa edilen bu yapı kalıntısı antik döneme ait olup, iki cephedeki duvar kalıntıları dışında tümüyle yıkık durumdadır.
e) Su Tesisleri
Antik çağda kentin su gereksinimini karşılamak üzere inşa edilen su tesislerinin Roma Dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Kandilli yakınlarından başlayan (Balı Köyü) ve yaklaşık 16 km bir hat boyunca kente ulaşan su şebekesi kent sularının yakınında bulunan bir havuzda toplanmakta ve havuzdan çıkan bir kaç kolla, kanalla su kent alanının merkezine aktarılmaktadır.
f) Çettepe Fener Kulesi
Kdz.Ereğli’nin kuzeyinde Çeştepe’de deniz seviyesinden yaklaşık 200 m yükseklikte bulunan kulenin Hellenistik Dönemde yapıldığı ve Bizans Döneminde de yeniden inşa edildiği anılmaktadır.
g) Bizans Sarnıcı Kalıntısı
Kdz.Ereğli Akarca mahallesinde bulunan ve Bizans döneminden kalma olduğu anlaşılan sarnıcın hemen hemen tümü toprak altında bulunmaktadır. Bir hafriyat çalışması sırasında ortaya çıkan sarnıcın tahribata uğramaması için içi doldurulmuş, ancak açık kalan bölümü tahrip olmuştur.
h) Krispos Anıt Mezarı
Kdz.Ereğli’de gösteriler yapan ve orada ölen eski Mısırlı pandomim sanatçısı Krispos’un anısına yapılmıştır. Kaidesi ile birlikte 2.10 m yükseklikte bulunan anıtın önünde 19 satırdan oluşan ve kazılarak yazılmış bir şiir bulunmaktadır.
i) Bizans Kilisesi
Kdz.Ereğli Akarca Mahallesinde bulunan kilisenin bulunduğu yerde 1942 yılında yapılan Çelikel Camii yeralmaktadır. Bizans dönemine ait kilisenin döşeme mozaiği ve duvarının bir bölümünde yer alan fresko kalıntıları caminin bodrumunda bulunmaktadır.
j) Ayasofya Kilisesi (Orta Cami)
Sularla kaplı kent alanının içinde Bizanslılar tarafından inşa edilen Hagia Sophia (Kutsal Akıl) kilisesi, camiye çevrildikten sonra Orhan Gazi ya da Cami olarak anılmaktadır.
k) Halil Paşa Konağı
Konak, 19. yüzyılın sonlarına doğru Halil Paşa Karamahmutoğlu tarafından yaptırılmış ve antik spoli malzemelerle ilgi çekici bir görünüm kazanmıştır. Ereğli’nin en önemli sivim mimari örnekleri arasında yeralan bu iki katlı kargir konak, müze olarak kullanılmak üzere 1993 yılında restore edilmeye başlanmış ve 1 Ağustos 1998 tarihinde hizmete açılmıştır.
l) Kdz.Ereğli Müzesi (Halil Paşa Konağı)
Müzenin zemin katında Ereğli ve çevresinden toplanan Grek, Roma, Bizans dönemlerine ait mermer mezar atelleri, figürlü mermer sütun başlıkları, cam kaplar, takılar, çeşitli madeni eserler, kandiller ve figürlerden oluşan arkeolojik eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde ise, Grek, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait sütun başlıkları, sütun gövde ve kaideleri, çeşitli mimari parçalar, lahitler ve pandomim sanatçısı Krispos’un anıt mezarı sergilenmektedir.
FİLYOS KALESİ
Filyos Nehri’ nin Karadeniz’ e döküldüğü alanda kurulu Filyos antik kenti, önceleri Billaius adıyla biliniyordu. Bu ad, su geçiti olan yer anlamına gelen Pailaios sözcüğünden türemiştir. Kentin en yaygın adı Tieion’ dur. Bu sözcük, kentin kurucusu, din adamı Tios’ tan gelmektedir.
Günümüzde birinci ve ikinci derece sit alanları bulunan Filyos’ ta, arkeolojik yüzey araştırmalarına göre, antik Tieion kenti bir akrapol, iki nekrapol alan ve sular altında kalan antik bir mendirekten / limandan oluşmuştur. Romalılar döneminde yapılan kale, harabe durumunda bir mabet (tapınak),amfiteatr ve büyük bir yapıya ait olduğu sanılan üç kemerli bir duvar, Çayır Mağarası’ ndan çıkan suyu kente taşyan su kemeri kalıntıları günümüze kadar ulaşabilen kültür değerleridir. Bu tarihsel eserlerden kale ve amfiteatr 2001 yılında restore edilmeye başlanmış ve çalışmalar halen sürmektedir.
<bgsound src ="http://muzikler.balca.net/muzikab/anne10049.mid">
|
|